Umarım bu yazıyı okuyunca merak edeceksinizdir? Müftü hoca efendi ne yapar diye?
Haklısınız!
Gelin kısaca bir hatırlatma yapalım. Geçen günlerde bir köşe yazısı yazdım. Ve yazı başlığı doktor, mescit ve müftülük idi.
Kaleme aldığım yazıda şu ifadeler yer alıyordu. “Ama şunu yazayım isterseniz. Devlet Hastanesine o kadar güzel bir camii veya mescit ne derseniz deyin, çok güzel yapılmış. Belki güzel yapılmış olmasından ziyade mescidin hastanenin en üst katında ve ferah bir yerde olması, emeği geçenlere teşekkürler ve Allah razı olsun.”
Osmaniye Devlet Hastanesi’nde namaz kılarken aklıma Adana İl Müftülüğü’nde bulunan mescit geldi. Benim akıl işte..
Adana İl Müftülüğü son zamanlarda yapılan lüks denecek kadar güzel yapılmış bir yapı. (Biz sebep olanlardan ve emeği geçenlere duacı olur. Allah razı olsun der dua ederiz) Ama mescit en alt katta (yani bodrumda), yemekhane ise en üst katta ve şehrin görünümü gören yerde..
Bu yazıya kızan olacak, iyi yazdın diyecek olanda olacak. Ama durum ortada.
Yorumları sayın okuyucularım sizlere bırakıyorum…
Bir tespit işte…”
Yazının tamamen linkini işte burada: https://www.cukurovabarisgazetesi.net/yazarlar/mehmet-ozler/doktor-mescit-ve-muftuluk/10144/
***
Bu yazıdan birkaç gün sonra bir arkadaş arayarak “Ben müftü beyin avukatıyım” dedi. Yanında olan bir başka arkadaş ise “Keşke bu yazıyı yazmadan bize sorsaydın” dedi.
Bende sadece dinledim. Neyse avukat beyin yanında bulunan arkadaş bana bir gün müftü beyin yanına bir “Kahve” içmeye gidelim dedi.
Allah var, benim niyetimde hiçbir art niyetli düşünce olmadığı için ‘olur’ dedim. Beni arayarak “Kardeş, müftü beyin oraya gidelim ben şu an bir başka yerdeyim sen geç selam söyle” dedi.
***
Ben bir arkadaşla Adana İl Müftülüğüne geçtim. Önce alt katta bulunan mescide baktım ve müftü beyin olduğu makam katına çıktım. Zaten bende önceki dönemlerde Diyanet’te İmam-Hatip olarak görev yaptığım için arkadaşlar tanıyorlar.
Biraz bekledim görevli arkadaş içeri girdi. Bir müddet bekledikten sonra çıktı ve “Buyur hocam” dedi.
İçeri girdim. İçeride Adana İl Müftüsü Sayın Mehmet Taşçı hoca efendi makamında oturuyor ama yanında iki kişi daha oturuyor. (O kişileri tanımıyorum) Biraz oturdum kişileri tanımadığım için ayıp olmasın diye. Kişiler dışarı çıkmadı neyse biz olaya girdik.
Hemen şunu baştan yazayım, Sayın Müftü bey o kadar kızmış ki bana ben içeri girince nezaketen olsa ne ayağa kalktı, ne tabir caizce istifini bozmadı. Ben kendisi ve misafirleri ile tokalaştım. Otur bile demedi ama ben halkımızın tabiri ile arsızlık yaparak oturdum. (Bizim kadim kültürümüzde düşmanın bile evine gelse ona nazik davranılır)
Müftü bey kızgın ve sinirli bir şekilde burada (Yazıyı kast ediyor) “Yalan var, iftira var, hakaret var” dedi.
Bir kere bu köşe yazısı il müftüsü ile ilgili bir yazı değil. Çünkü bu yazının hiçbir yerinde ismi geçmiyor zaten kendi dönemine ait olan bir olayda değil.
İşte yazıdan bir bölüm. “Adana İl Müftülüğü son zamanlarda yapılan lüks denecek kadar güzel yapılmış bir yapı. (Biz sebep olanlardan ve emeği geçenlere duacı olur. Allah razı olsun der dua ederiz)
Ama mescit en alt katta (yani bodrumda), yemekhane ise en üst katta ve şehrin görünümü gören yerde.
Bu yazıya kızan olacak, iyi yazdın diyecek olanda olacak. Ama durum ortada.
Yorumları sayın okuyucularım sizlere bırakıyorum…
Bir tespit işte…”
Bu yazının neresinde yalan, iftira ve hakaret var.
***
Müftülükte “Mescit en alt katta, birde en üst katta teras katta yani iki tane”
İki mescidi ise müftü hoca şöyle açıkladı. “Yazın alt kattaki yerde, kışın ise üst teras kattaki yerde kılıyoruz” dedi.
Sayın hocama ben hakaret etmedim ama o beni adam yerine koymadı. Her şeyi bırakalım bende kendi gibi Diyanet görevlisi idim. Bu kurumda 20 yıl hizmet yapmışım. Yüzüne karşı ise “Sayın hocam beni adam yerine koymadınız. Ben yazımın arkasındayım. Bu dediğiniz kelime ve cümleleri kabul etmiyorum” dedim.
Müftü bey, ‘Avukatına talimat verdiğini ve gereğini yapacağını’ söyledi.
Ben de kendisine ‘Takdir sizin’ diye yanıt verdim.
***
Demek ki yazımızı Müftü Bey okuyor. Zatı alinize kadar ulaşmış Sayın Müftü bey .
Arkadaşın “Müftü Beyin bir kahvesini içi git dediği makamda” ne kahve, ne çay içemedik ama, azar işitip hakarete uğradık.
Sonra dışarı çıktım, görevli arkadaşla terasta olan mescide baktım.
Müftü Beyin yanındaki iki kişinin müftü yardımcısı olduğunu daha sonra öğrendim.
Sayın okuyucularım, linkini attığım yazının neresinde yalan, iftira ve hakaret var? Yorumları size bırakıyorum.
